Gravite prospeksiyon yönteminin esası yerin çekim
alanındaki değişimlerin incelenmesi ilkesine dayanìr. Burada gözlenen yerin
gerçek gravitasyonal çekimi olmayıp, bir bölgedeki noktalar arasìndaki
değişimdir. Gözlemi yapılan gravite değişimlerinin kaynağı bu nokta etrafìndaki
değişimdir. Gözlemi yapılan gravite değişimlerinin kaynağı bu nokta etrafìndaki
kayaçlarìn yanal yoğunluk farklılıklarından ileri gelir. Değişik kayaç birimlerinin
farklì yoğunluklara sahip olmaları nedeniyle değişik jeolojik oluşumlar kendine
özgü gravite anomalileri yaratırlar. Jeofizikte çevreye göre farklìlìk gösteren
yapılarìn yarattığı belirti değerlerine "anomali" adı verilir.
Temel öğeleri bakımından gravite prospeksiyon
yöntemi ile manyetik prospeksiyon yönteminin ortak özellikleri vardır.
Gravitede jeolojik yapılar arasındaki yoğunluk farklılıkları, manyetikte ise
manyetizasyon (mìknatıslanma) şiddet farklılıklarì ölçülür. Hem gravite, hem de
manyetik yöntem doğal potansiyel alan yöntemi olduğundan kuramsal olarak tüm
bağıntılar "POTANSİYEL ALAN" kavramlarından çıkarılabilir. Genel
olarak yoğunluk değişimleri az ve tekdüze bir özellik göstermesine karşın,
manyetizasyon (mìknatìslanma) ve iletkenlik gibi değiştirgenler ani
değişimler gösterirler. Bu nedenle gravite anomalileri küçük ve düzgün
görünümlüdürler. Bu küçük farklìlìklarì saptayabilmek için çok duyarlì ölçüm
teknikleri ile birlikte ayrìntìlì düzeltme işlemlerinin de uygulanması
gereklidir.
Gravite prospeksiyonu petrol araştırmalarında
taban yapıyı ortaya koymak için kullanılmaktadır. Maden aramalarında manyetik,
elektrik ve elektromanyetik yöntemlere yardımcı olarak devreye girer. Gravite
yöntemi arama amacıyla ilk kez A.B.D. ve Meksika' da tuz domlarının
saptanmasında kullanılmıştır. Yerçekimi ivmesi önceleri sarkaç sistemi
ile ölçülmüş olduğundan çok kaba ve zor işlemleri gerektiriyordu. Zamanla
göreceli yerçekimi ivmesini ölçecek çok duyarlı gravimetrelerin yapılmasıyla
prospeksiyon alanında yeni ufuklar açılmıştır. Elektronik teknolojisinin
gelişimiyle de yüzey, deniz ve kuyu logu gravimetreleri geliştirilmiş,
özellikle kıta sahanlığı ve kıyı ötesi araştırmaları gündeme gelmiştir.
Petrol aramalarında planlanan gravite
çalışmaları ön bilgi toplama işlemleri olup nokta aralıkları sık olmayan
etüdlerdir. İlk aşamada saptanması istenen tortul havzanın büyüklüğü ve
derinliği hakkında fikir edinmektir. Eğer bölgenin jeolojisi ve tektoniği biraz
biliniyorsa, gravite yöntemi gerekli bilgileri en ucuz ve hızlı bir biçimde
verebilir. Burada önemli olan durum tortul kayaçların yoğunluklarının taban
kayaçların (metamorfik veya püskürük) yoğunluklarına göre daha az olmasıdır.
Yöntem, maden aramalarında ise yoğunluğu fazla
olan krom, demir vs. gibi metallerin aranmasında da kullanılabilir. Altın,
platin gibi ağır mineraller içeren üstü örtülmüş tünelleri saptamada yararlı
olabilir. Dolmuş tünelin içindeki tortul kayaçların yoğunluklarının az olması
tünelin bulunmasını sağlar. Son zamanlarda mühendislik amacına yönelik
araştırmalarda da kullanılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder